Food Security and Nutrition in the World (SOFI) raporu, dünyanın 2030 yılına kadar Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan sıfır açlık hedefine ulaşmada önemli ölçüde geride kaldığı konusunda uyarıyor. Küresel açlık düzeyi, 2008–2009 yıllarında elde edilen ilerlemeyle aynı seviyede, bu da dünyanın 15 yıl geride kaldığını gösteriyor. Büyüme geriliği ve yalnızca anne sütüyle beslenme gibi belirli alanlarda bazı ilerlemelere rağmen, küresel açlık düzeyleri art arda üç yıl boyunca sabit kalırken endişe verici sayıda insan, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya durumda. Rapor, sıfır açlık hedefine ulaşmak için tarımsal gıda sistemlerinin eşitsizlikleri ele alacak kapsamda dönüştürülmesi ve güçlendirilmesi, herkes için uygun fiyatlı, erişilebilir ve sağlıklı beslenmenin sağlanması dahil çok yönlü bir yaklaşım gerektirdiğini vurguluyor.
2023’te yaklaşık 733 milyon insan açlıkla karşı karşıya kaldı. Bu, dünya çapında 11 kişiden birinin ve Afrika’da beş kişiden birinin aç kaldığı anlamına geliyor. Yine 2023’te dünya genelinde yaklaşık 2,33 milyar insan, orta veya şiddetli gıda güvensizliği yaşıyor. Bu sayı, 2020’de, COVID-19 salgınının ortasında yaşanan keskin yükselişten bu yana önemli ölçüde değişmedi. Bunların arasında 864 milyondan fazla insan, ciddi gıda güvensizliği yaşadı ve bazen tüm gün veya daha uzun süre yiyeceksiz kaldı. Sağlıklı beslenmeye ekonomik erişimin olmaması da küresel nüfusun üçte birinden fazlasını etkileyen kritik bir sorun olmaya devam ediyor. Yeni gıda fiyatı verileri ve metodolojik iyileştirmelerle birlikte rapor; 2022’de 2,8 milyardan fazla insanın sağlıklı beslenmeye gücünün yetmediğini ortaya koyuyor. Bu eşitsizlik en çok nüfusun yüzde 71,5’inin sağlıklı beslenmeyi karşılayamadığı düşük gelirli ülkelerde belirgin. Yüksek gelirli ülkelerde ise bu oran yüzde 6,3.
Gıda Sisteminde Kapsayıcı İnovasyon Uygulanmalı
Küresel gıda sistemi ve tarım, BM’nin 2021 verilerine göre dünyaya salınan sera gazı emisyonlarının üçte birinden fazlasından, ,tatlı su kullanımının yüzde 70’inden ve biyolojik çeşitlilik kaybının yüzde 80’inden sorumlu. Bu veriler, artık gıda sisteminin dünyanın sürdürülebilirlik ihtiyacını karşılayamadığını gösteriyor. Sürdürülebilir olmayan gıda sistemleri, gıda ve beslenme güvenliğini baltalamakla birlikte gıda üretiminde ön saflarda yer alan üreticilerin geçim kaynaklarını da tehdit ediyor.
Küresel gıda sistemi; biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliğinden oldukça etkileniyor. Bu kapsamda iklim değişikliğini (sel, kuraklık, sıcak hava dalgaları vs.) tarımı etkileyen itici güç olarak kabul edip teknolojiden faydalanarak iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkilerini niceliksel olarak belirlemek; çiftçileri kuraklığa dayanıklı bitki türlerini (amarant, börülce, fonio vs.) yetiştirmeye yönlendirmek; yağmurlama ve damla sulama gibi modern sulama yöntemleriyle su kaynaklarını etkin kullanmak gıda güvenliğini sağlamak için alınabilecek önlemler olarak sıralanıyor. Bu adımları bir an önce hayata geçirebilmek ise hayati önem taşıyor. Zira 2030 yılına gelindiğinde dünyanın 8,5 milyar insana ev sahipliği yapacağı tahmin ediliyor. Sürekli artan bir nüfusu besleme sorunu, gelişmiş ülkeler için önemli bir risk olarak görülüyor. O zamana kadar Birleşmiş Milletler (BM), tarım uygulamalarının sürdürülebilir olmasını sağlarken dünyadaki açlığı sona erdirmeyi, gıda güvenliğini sağlamayı ve beslenmeyi iyileştirmeyi umuyor. Her ne kadar küresel sağlık krizleri ve ülkeler arası çatışmalar küresel gıda sistemini tehlikeye atsa da işbirliği ve kapsayıcı inovasyon yoluyla BM’nin, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na doğru ilerleme sağlanabileceğine dair bir umudu var. Bunun için, Dünya Ekonomik Forumu’nun paylaşımına göre 2022 yılı verilerine göre gıda sisteminde inovasyon için 15,2 milyar dolarlık bir fona ihtiyaç duyuluyor.
BM Genel Sekreteri António Guterres, bu yıl 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde şu mesajı verdi: “Gıda sistemlerinin daha verimli, kapsayıcı, dirençli ve sürdürülebilir hale gelmesi için işletmelerin, akademisyenlerin, araştırma kurumlarının ve sivil toplumun katkılarıyla büyük bir dönüşüme ihtiyaç var. Hükümetler; sağlıklı, besleyici gıdaların uygun fiyatlarla üretimini ve satışını teşvik etmek için tüm ortaklarla birlikte çalışmalı.”
2021 yılında gerçekleşen Gıda Sistemleri Zirvesi’nde António Guterres, kamu ve özel sektörle birlikte diğer paydaşları inovasyon konusunda bir araya getirmek için kâr amacı gütmeyen insani yardım kuruluşu Mercy Corps işbirliğinde bir inovasyon kolu oluşturdu. Bu kurul, ülkelerin gıda sistemiyle ilgili GSYİH’lerinin yüzde 1’ini inovasyona yatırmayı hedeflemeleri çağrısında bulundu. İnovasyona yatırım yapıldığı taktirde önümüzdeki 10 yıl içinde açlığın sona erdirilebileceği, küresel emisyonların önemli ölçüde azaltılabileceği ve 1 trilyon dolardan fazla ekonomik getirinin sağlanabileceği belirtiliyor. Şu anda Güney ülkelerinin tarımsal inovasyona ayırdığı yıllık finansmanın yalnızca yüzde 7’si sürdürülebilirlik hedeflerini içeriyor. Eğer bu rakam yüzde 50 olsaydı, gıda sistemlerinin dönüştürülmesine 30 milyar dolar daha katkıda bulunabileceği öngörülüyor.Tarımsal inovasyon söz konusu olduğunda çiftçiler öne çıkan bir diğer başlığı oluşturuyor. Tarım sektörünün, kuraklığa dayanıklı ürünler ve sürdürülebilir tarım teknikleri gibi iklim açısından akıllı çözümler geliştirmek için hedefli araştırmalara ihtiyacı var. Ancak Uluslararası Tarımsal Araştırma Danışma Grubu’nun (CGIAR) 2020 yılı verilerine göre küresel iklim finansmanının yalnızca yüzde 1,7’si küçük çiftçilere ulaşıyor. Bu dengesizliği değiştirebilmek de gelişim adına önemli bir aşamayı oluşturuyor.
Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile inovasyon kolunun yol haritası, bütünsel ve kapsayıcı olma ihtiyacına sıkı sıkıya bağlı kalarak yeniliği hızlandıracak ilke ve eylemleri şöyle sıralıyor.
1. Tüm paydaşların, özellikle de en savunmasız ve kritik durumdakilerin gıda sistemleriyle ilgili karar alma süreçlerine adil katılım haklarını korur ve saygı duyar.
2. Adil geçim kaynakları sunarken doğa dostu ve sürdürülebilir yaklaşımlar benimseyerek olumlu sosyal ve çevresel etkiler bırakmayı gözetir.
3. Gıda sistemlerindeki çiftçiler ve tüm tüketiciler için ileri teknolojik çözümler sunan dijital araçları, teknolojileri ve veri platformlarını etik olarak geliştirir.
Yol haritası, inovasyon için insan merkezli dört alan tanımlıyor ve her biri için bir eylem planı öneriyor:
1. Ulusal ve bölgesel inovasyon ekosistemlerinin desteklenmesi: Bu, devlet daireleri arasındaki işbirliğini teşvik edecek stratejiler geliştirmeyi, tarımsal inovasyonun ölçeğini büyütmeyi engelleyen düzenlemeleri gözden geçirmeyi ve üniversiteleri, STK’ları, yerel yönetimleri, yeni kurulan şirketleri, orta ve büyük ölçekli şirketleri birbirine bağlamak için çok paydaşlı Gıda İnovasyon Merkezleri oluşturmayı içerir.
AIM for Climate, son üç yılda 800’den fazla hükümet ve sivil toplum kuruluşu ortağından 29,2 milyar dolar yatırım topladığını açıkladı. Bu kapsamda hayata geçirilen 52 yeni inovasyon projesiyle toplam proje sayısı 219’a yükseldi.
2. Toplumsal ve kurumsal yeniliklerin teşvik edilmesi: İşbirliğini ve kapsayıcılığı teşvik etmeye vurgu yaparak küçük ölçekli üreticilerden toplum temelli kuruluşlara, kadınlara ve yerli halklara kadar tüm paydaşların haklarını koruyan, ortak ve üzerinde anlaşmaya varılan gıdayla ilgili politikaların geliştirilmesini içerir.
3. Yeni/mevcut bilgi ve teknolojinin kullanılması ve desteklenmesi: İnovasyon Kolu, üretimde yenilenebilir tarım ve iklim uyumlu uygulamaların benimsenmesini hızlandırmak için küresel bir harekete öncülük eden 100 Milyon Çiftçi platformunu; çiftçileri teşvik etmenin ve tüketicilerin iklimi, doğayı ve dayanıklılığı gıda ekonomisinin merkezine koymasını sağlayarak doğaya olumlu üretimi artırma, adil geçim koşullarını geliştirme ve kırılganlıklara ve krizlere karşı dayanıklılık oluşturmalarının bir yolu olarak tanımlıyor.
COP29’da gündeme gelen, COP28’de onaylanan Kayıp ve Zarar Fonu kapsamında düşük ve orta gelirli ülkelerdeki küçük ölçekli çiftçileri desteklemek bu planın adımlardan biri olarak görülebilir.
4. Verileri ve dijital sistemleri entegre etme, iyileştirme: FAO’nun verilerine göre geçtiğimiz 30 yılda afet olayları nedeniyle tahmini 3,8 trilyon dolar değerinde ürün ve hayvan kaybı yaşandı, bu da yılda 123 milyar dolara denk geliyor. Bu kayıplar ağırlıklı düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşandı. Yaşanacak felaketleri ve kayıpları öngörebilmek, gerekli tedbiri alabilmenin ilk basamağını oluşturuyor. Bu adım, verilerin ve dijital sistemlerin uyumlu, çevik ve birlikte çalışabilir olmasını, böylelikle iklim açısından akıllı ve kapsayıcı bir gıda sistemi oluşturmanın desteklenmesini içeriyor.
Sonuç olarak, küresel gıda sistemlerinin sürdürülebilirlik, erişilebilirlik ve kapsayıcılık temelinde dönüştürülmesi; yalnızca sıfır açlık hedefine ulaşmak için değil, aynı zamanda insanlık için daha sağlıklı ve dirençli bir gelecek inşa etmek için bir zorunluluktur. Bu doğrultuda, inovasyon, uluslararası işbirliği ve bireylerin haklarını önceliklendiren yaklaşımlar, herkes için daha adil ve sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşturma yolunda kritik rol oynayacaktır.