Temiz hava hakkı, insanların sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam sürdürebilmeleri için zararlı kimyasallardan, toksinlerden ve diğer kirletici unsurlardan arındırılmış bir havayı soluma hakkını ifade eder. Bu hak, temel insan haklarından biri olarak kabul edilmekte ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi uluslararası kuruluşlar tarafından savunulmaktadır. Ancak, dünya genelinde hava kirliliği ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2021 yılında güncellediği hava kalitesi kılavuz değerlerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 99’u bu sınırların üzerinde kirli hava soluyor. Aynı yılın Eylül ayında WHO, Hava Kalitesi Kılavuzu’nu küresel ölçekte güncelledi. Böylece soluduğumuz havadaki kaba partikül madde (PM10), ince partikül madde (PM2,5), azotdioksit, ozon ve karbonmonoksit (CO) yoğunluklarında sağlık için aşılmaması gereken kılavuz değerler aşağı çekilmiş oldu. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayımlandığı 2022 Kara Rapor’unda yer alan bilgiye göre günümüzde dünya genelinde ince partikül madde nedeniyle 1 milyondan fazla ölüm yaşanırken WHO hiçbir kirleticiye; özellikle ince partikül maddeye maruz kalma durumunda güvenli bir sınır değerin olmadığını belirtiyor. WHO’ya göre, eğer belirlenen kılavuz değer (5 µg/m3) dünya genelinde uygulanırsa ince partikül maddeye maruz kalma nedeniyle yaşanan erken ölümlerin yüzde 80’i engellenebilecek.
Hava kirliliği değerlerine bakıldığında Türkiye’de de durum benzer. İsviçre merkezli hava kalitesi teknolojisi şirketi IQAir’ın World Air Quality 2024 raporuna göre Türkiye’deki hava kirliliği, ince partikül madde ortalaması 20,3 ile WHO’nun belirlediği sınırların yaklaşık 4 kat üzerinde.
Hava Kirliliği, Ölüm Nedenleri Sıralamasında 2. Sırada
WHO Avrupa Bölgesi’nin Temmuz 2023’te yayımladığı son rapora göre, 2019 yılında bölge nüfusunun %97’si WHO kılavuz sınırlarını aşan hava kirliliği seviyelerine maruz kalır durumda. Sadece Avrupa bölgesinde, çevresel ve evsel hava kirliliği 723 bin erken ölüme yol açtı. Bu sayı, dünya genelinde kirlilikle bağlantılı toplam 6,7 milyon ölümün bir parçasını oluşturuyor. Doğu Avrupa, Asya ve Sahra Altı Afrika ülkeleri ise diğer bölgelere kıyasla daha ciddi şekilde etkileniyor.
Küresel Hava Durumu 2024 Raporu ise dünya genelindeki ülkeler için hava kalitesi ve sağlık etkileriyle ilgili daha kapsamlı bir veri analizi sunuyor. Rapora göre hava kirliliği, 2021 yılında dünya genelinde 8,1 milyon ölüme neden olarak, ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer aldı -buna beş yaş altındaki çocuk ölümleri de dahil. Toplam ölümler arasında kalp hastalığı, felç, diyabet, akciğer kanseri ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar, hava kirliliğinden kaynaklanan hastalık payının neredeyse yüzde 90’ını oluşturuyor. Yine beş yaş altındaki çocuklarda 700 binden fazla ölüm hava kirliliğiyle ilişkilendiriliyor, bu; beş yaş altındaki çocuklarda dünya genelindeki tüm ölümlerin yüzde 15’ini temsil ediyor. Rapor, dünya genelindeki yenidoğan ölümlerinin yüzde 26’sının da hava kirliliğiyle bağlantılı olduğuna işaret ediyor. Bu ölümlerin yüzde 72’sinin ise evdeki hava kirliliğine maruz kalmaktan kaynaklandığı belirtiliyor. Bu nedenle, hava kirliliğinin azaltılması yalnızca doğrudan etkileri açısından değil, aynı zamanda daha temiz ve sürdürülebilir bir gelecek yaratmak için çevresel nedenlerle de insan sağlığı açısından giderek daha önemli hale geliyor.
Bireyler soludukları hava üzerinde kontrol sahibi değiller. Hava kirliliğine maruziyetin ciddiyeti; insan sağlığını, refahını ve geçim kaynaklarını koruma amacı taşıyan dikkatli ve dengeli politikaların uygulanmasını zorunlu kılıyor. Yüksek gelirli ülkelerden daha güçlü politik taahhütler ve daha sağlam bölgesel ve küresel işbirlikleri ile daha iddialı çalışmalarda bulunmaları bekleniyor.
Hava Kirliliğini Temizlemede Teknolojiden Nasıl Faydalanılabilir?
Hava kirliliği, modern dünyanın en büyük çevresel sorunlarından biri. İnsan sağlığına zarar veren, ekosistemleri tehdit eden ve iklim değişikliğini tetikleyen bu sorun, yalnızca yerel değil, küresel bir mücadele gerektiriyor. Ancak teknolojinin hızlı gelişimi, bu mücadelede umut verici çözümler sunuyor. Akıllı sensörler, hava temizleme cihazları, yeşil enerji teknolojileri ve yapay zeka gibi yenilikçi araçlar, hava kirliliğiyle etkin bir şekilde başa çıkmak için kullanılabiliyor.
Peki, bu teknolojiler hava kalitesini iyileştirme sürecine nasıl katkı sağlayabilir?
Akıllı Sensörler ve IoT Teknolojisi: Akıllı sensörler; hava kirliliğini ölçmek, gerçek zamanlı veri toplamak ve analiz yapmak için kritik bir rol oynar. Kentsel alanlarda yerleştirilen sensörler, karbonmonoksit, azotdioksit ve partikül madde seviyelerini tespit ederek, yüksek kirlilik bölgelerinin haritalandırılmasını sağlar. Bu veriler, karar alıcılara odaklanmaları gereken noktaları gösterirken yerel halkı da bilgilendirir.
Örnek uygulama: Moğolistan’da UNICEF, hükümet ortaklarıyla işbirliği yaparak okullarda düşük maliyetli sensörlerden oluşan bir ağ hayata geçirdi. Bu girişim, altı anaokulu ve üç sağlık tesisinde, pilot uygulaması yapılan yeni hava havalandırma sistemlerinin geliştirilip kurulmasını sağladı. Bir diğer örnek olarak Londra’daki akıllı sensör ağı; hava kalitesine dair sürekli veri sağlayarak, belediyenin düşük emisyon bölgeleri oluşturmasına olanak tanıyor.
Yapay Zeka ve Veri Analitiği: Büyük veri ve yapay zeka, kirlilik kaynaklarını ve dağılımını tahmin etmek için kullanılabilir. Bu analizler, kirlilik azaltma politikalarını yönlendirebilir.
Örnek uygulama: Beijing’de yapay zeka destekli hava kirliliği tahmin sistemleri kullanılarak, kirlilik kaynakları hızlı bir şekilde belirlenip kirliliği azaltıcı politikalar uygulandı. Bu yöntem, hava kalitesinde yüzde 20’lik bir iyileşme sağladı. Yine Barselona, trafik yoğunluğunu azaltmak ve hava kalitesini artırmak için yapay zeka tabanlı bir trafik yönetim sistemi geliştirdi. Bu sistem, özellikle trafik yoğun saatlerde emisyonların yüzde 30 oranında düşmesine yardımcı oldu. Son olarak Delhi’de kurulan bir yapay zeka sistemi, sanayi bölgelerindeki emisyonların gerçek zamanlı izlenmesini sağlıyor. Bu veriler, yasadışı emisyon kaynaklarını hızla tespit etmek için kullanılıyor.
Yeşil Enerji Teknolojileri: Fosil yakıtların hava kirliliğine olan katkısı düşünüldüğünde, yenilenebilir enerji teknolojileri giderek daha önemli hale geliyor. Güneş, rüzgar ve hidroelektrik enerji sistemleri karbon emisyonlarını azaltarak hava kalitesini iyileştiren sürdürülebilir çözümler sunuyor.
Örnek uygulama: Almanya’daki “Energiewende” projesi, kömür ve petrol yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yaparak ülkenin karbon ayak izini önemli ölçüde azaltmıştır. Almanya hükümeti 2010 yılında “Energiewende” politikalarını içeren bir belge yayımlayarak enerji verimliliğini, enerji güvenliğini, yenilenebilir enerjilerin artırılmasını ve nükleer enerjiden çıkışı hedef olarak belirledi. 2023 yılı itibarıyla Almanya, son üç nükleer santralini kapatarak nükleer enerjiden tamamen çıkmakla birlikte elektrik üretiminin yüzde 50’den fazlasını yenilenebilir enerjilerden sağladı.
Karbon Yakalama ve Depolama Teknolojisi: Sanayi ve enerji tesislerinde oluşan karbon emisyonlarını yakalayarak atmosfer yerine yer altına depolama imkânı sağlar. Bu teknoloji, endüstriyel kirliliğin etkilerini azaltmada güçlü bir araçtır.
Örnek uygulama: İzlanda’da uygulanan CarbFix projesi, karbondioksiti yeraltı kayaçlarına hapsederek zararlı gazları etkisiz hale getiriyor.
Hava Temizleme Cihazları ve Filtrasyon Teknolojisi: Hava temizleme cihazları, iç ve dış mekanlarda hava kirliliğini azaltmak için geliştirilmiştir. Gelişmiş filtrasyon teknolojileri sayesinde bu cihazlar, zararlı partikülleri ve gazları filtreleyerek solunabilir havayı iyileştirir.
Örnek uygulama: Çin’in Xi’an şehrinde kullanılan dev hava temizleme kuleleri, günde milyonlarca metreküp kirli havayı temizleyerek bölgedeki partikül madde seviyesini düşürmeyi sağlıyor.
Elektrikli Araçlar: İçten yanmalı motorların yerine elektrikli araçların yaygınlaştırılması, ulaşım kaynaklı hava kirliliğini önemli ölçüde azaltabilir.
Örnek uygulama: Norveç, bu teknolojiyi etkin bir şekilde kullanan ve dünya genelinde örnek gösterilen ülkelerden biri. Ülkede kişi başına düşen karbon emisyonu, diğer Avrupa ülkelerine kıyasla oldukça düşük. Özellikle başkent Oslo’da toplu taşıma ve elektrikli araç kullanımının artırılmasıyla önemli çevresel kazanımlar elde ediliyor. Oslo; toplu taşımayı düşük emisyonlu veya tamamen elektrikli araçlarla donatarak 2030 yılında neredeyse sıfır emisyonlu bir şehir haline gelmeyi hedefliyor.
Umut verici bir adım olarak, Mart 2024’'te Birleşmiş Milletler Çevre Meclisi, hava kirliliği konusunda daha fazla işbirliği ve hava kalitesi yönetim programlarının geliştirilmesini teşvik eden bir karar aldı. Ancak, hava kirliliğini azaltmak ve bunun küresel halk sağlığı üzerindeki etkilerini en aza indirmek için yapılması gereken çok iş var.
Hava kalitesinde sağlanan iyileşmelere rağmen, hava kirliliğine bağlı hastalık yükü artmaya devam ediyor. Bunun nedenleri arasında nüfus artışı, yaşlanan topluluklar ve hava kirliliğiyle bağlantılı bulaşıcı olmayan hastalıklara karşı artan duyarlılık yer alıyor. Bu zorluklarla etkili bir şekilde mücadele edebilmek için, yalnızca hava kalitesini büyük ölçüde iyileştirmek değil, aynı zamanda genellikle bu sorunun en ağır etkilerini yaşayan az gelişmiş ülkelerdeki sağlık eşitsizliklerini de azaltmak gerekiyor.